Erdoğan: Önceliklerimizin başında Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak var
Erdoğan: Önceliklerimizin başında Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak var
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasının önündeki en büyük engelin darbe sonucu çıkan mevcut anayasa olduğunu belirterek, “Cumhuriyetimizin 100. yılını darbe anayasasıyla karşılamamızı vicdanen sindiremiyoruz. 2002 yılından bu yana yargı alanında verdiğimiz çetin mücadeleyi inşallah sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasa ile taçlandıracağız. 28. Yasama Dönemimizin başında Türkiye’yi anayasal darbeden kurtarmak istiyoruz. dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Hakim ve Savcılar Atama Töreni’nde konuştu. Hakim ve savcı adaylarının fakültelerinden mezun olduktan sonra güçlü bir adaylık dönemini başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan, “Geçen dönemde olduğu gibi kadınların başarılarıyla ön planda olmasından dolayı memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim. Bugün kura çekilerek göreve başlayacak toplam 1102 adli hakim, cumhuriyet savcısı ve idari yargı hakimini tebrik ediyorum. Şu anda 809 bin 21 bin Türk mahkemesi hakim ve savcısı toplam 1 görev yapıyor. 5 bin 412 hakim ve savcı, “Bugünkü kurayla bu sayıyı 23 bin 923’e çıkardık. Buradaki hakim ve savcı adaylarımızın her birini şehit Cumhuriyet savcımız Mehmet Selim Kiraz’ın misyonunu taşımaya talip birer kardeş olarak görüyorum. Şehit savcımızın teslim ettiği adalet bayrağını yücelteceksiniz. Bununla da kalmayıp, şehitlerimizin adaletinde şehit olan Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere, şehit düşen Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere, gelecek nesillere hayırlı bir emanet olarak teslim etmenizi temenni ediyorum. Türkiye’nin dört bir yanında özverili çalışmalarından dolayı adalet teşkilatının tüm mensuplarına vatanı ve milleti adına şükranlarını sunarken, “Adalet hizmetlerinin hızlı ve etkin bir şekilde yerine getirilmesi için omuz omuza çalıştık. Adliyeyi milletimizin nazarında adaletin kapısı yapmak için hep birlikte çalıştık, ter döktük. Hayata geçirdiğimiz her değişiklikle ülkemizin demokrasi ve hukuk standartlarını daha da yukarılara taşıdık. Göreve geldiğimizde ülkemizi daha da ileriye taşıyacağımızın sözünü verdik. 4 temel dayanağımız bunlar eğitim sağlık adalet adalet güvenlik dedik.Geçen 21 yılda ülkemizin içinde bulunduğu kurallar ve karşı karşıya olduğu düşünceler ne olursa olsun bu sözümüze sadık kaldık.Sayılması saatler alacak reformlar ve projeler hayata geçirdik.Adalet teşkilatımızın eski günlerini bilenler Türkiye’nin nereden nereye geldiğini daha iyi bilirler.O dönemde görev yapan hakim ve savcılarımız hangi koşullarda adalet dağıtmaya çalıştıklarını çok iyi hatırlıyorlar. Ancak beş nisyan ile hafıza devre dışı bırakılır. Böylece insan unutur. Burada atılan adımları milletimize kısaca hatırlatmak isterim. Rakamlar, Türkiye’nin son 21 yılda adalet hizmetlerinin kalitesinde yarattığı farkı yadsınamaz bir şekilde ortaya koyuyor. 2002 yılında 9 bin 349 olan hakim ve savcı sayısı 2,5 kat artarak yaklaşık 24 bin oldu. Adalet teşkilatımızın toplam çalışan sayısı 61 binden 190 bine çıktı. Adaletin merdiven altında mahzenleri andıran yerlerde dağıtıldığına dair korkunç görüntülere son verdik” dedi. “MAHKEMELERİMİZİN SAYILARINI ARTIRDIK.” İnşa ettikleri 280 adet adalet sarayıyla bu alandaki en önemli altyapı eksikliklerini giderdiklerini vurgulayarak, “Yüksek yargı organlarımız; Etkileyici mimarisi, teknolojik donanımı, tesisleri ve diğer müştemilatı ile hizmet binaları sağladık. Adli yargıda mahkeme sayısını yüzde 95, idari yargıda yüzde 45 artırdık. Hataları en aza indirecek ve istinaf mahkemelerinde yığılmayı önleyecek şekilde bölge, adliye ve idare mahkemelerini görevlendirdik. İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle Yargıtay Hukuk ve Ceza Dairelerinin iş yükü yaklaşık yüzde 68 oranında azaldı. Yargı süreçlerini kolaylaştırdık, kolaylaştırdık ve hızlandırdık. UYAP bünyesinde sesli ve görüntülü bilgi sistemi SEGBİS’i kurduk. Elektronik işitme sistemini yasal takibe getirdik. Vatandaşlarımıza Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma imkanı sağladık. Yıllardır demokratikleşme adına kullanılan ancak bir türlü yapılamayan askeri yargıyı ortadan kaldırarak askeri hataların sivil mahkemelerde görülmesini yeniden sağladık. Vatandaşlarımızın asılsız ihbar ve şikayetlerle yargılanmamaları için hakarete uğramama haklarını güçlendirdik. Yargı Reformu Stratejisi ve İnsan Hakları Eylem Planı ile yargıda uzmanlaşma sağladık. Vergi hataları, bilişim hataları, mali suçlar, sendika uyuşmazlıkları ve kamulaştırma davaları gibi birçok alanda yeni ihtisas mahkemeleri kurduk. Arabuluculuk ve uzlaştırma formülleri ile mahkeme önünde uyuşmazlıkların kısa sürede ve daha az maliyetle çözülmesini sağladık.” Adalet teşkilatımızın mali ve özlük haklarına ilişkin beklentilerini karşıladık. İcra memurlarının yıpranmasından, icra memurlarımızın genel idare hizmetine alınmasına kadar bir çok soruna çözüm bulduk. Fazla mesai kavramı olmaksızın görevini ifa eden adalet görevlisine vardiya ücreti imkanı sunduk. Gelen talepler doğrultusunda hakimimizin özlük haklarında önemli iyileştirmeler yaptık. Geçen yıl kurduğumuz Hâkim ve Savcı Yardımcılığı Kurumu ile adalet teşkilatımızın insan kaynağının daha nitelikli olmasını sağlıyoruz.Önümüzdeki dönemden itibaren bu açılımı fiilen uygulamaya başlayacağız.Attığımız tüm bu adımların farklı alanlarda olumlu yansımalarını görüyoruz. Adalet hizmetlerinden memnuniyet oranının 2002 yılına göre artışını 21 yıllık emeğimizin boşa gitmediğinin bir kanıtı olarak değerlendiriyoruz. Aynı şekilde 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketinden sonra adalet teşkilatımız hızla örgütlendi. Vatandaşlarımızın mağduriyet yaşamaması ve haklarını kaybetmemesi için mevzuat çalışmaları yapılmıştır. Bölgeye bine yakın hakim ve savcı ve yaklaşık 7 bin 500 işçi görevlendirildi. Sarsılan bölgede özveriyle görev yapan hakimlerimizi, Cumhuriyet savcılarımızı ve emekçilerimizi canı gönülden kutluyorum. Bu vesileyle depremde şehit olan 231 adli çalışanımıza Allah’tan rahmet; Yapılanların kendilerine göre önemli ama yeterli olmadığını ifade eden Erdoğan, “Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasının önündeki en büyük engel mevcut anayasadır. Cumhuriyetimizin 100. yılını darbe anayasasıyla karşılamamızı açıkçası sindiremiyoruz. 2002’den bu yana yargı alanındaki güçlü çabalarımızı sivil, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasa ile taçlandırmayı temenni ediyoruz. 28. Yasama Döneminde önceliklerimizin başında Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak geliyor. Milletimize verdiğimiz ve sakladığımız diğer tüm sözlerimiz gibi bu idealimizi de Allah’ın izniyle gerçekleştireceğimize canı gönülden inanıyorum.Her işte olduğu gibi adaletin tecellisinde de esas olan insandır.İnsan faktöründe çile varsa sizin emeğinizin amacına ulaşması mümkün değildir.Bu acı gerçeğe önce 17-25 Aralık kalkışmasında sonra da 15 Temmuz ihanetinde hep birlikte şahit olduk. 17-25 Aralık girişiminin amacı, yargı-emniyet darbesiyle legal hükümeti devirmekti. Bu amaçla yargı ve emniyet birimlerimize sızdıkları militanlarını üzerimize saldılar. Seçim döneminde bizzat itiraf ettikleri kasetlerle devletimizin en hassas kurumlarını hedef aldılar. Akla, vicdana, ahlaka ve hukuka hiç uymayan uydurma belgelerle yargımızı amaçlarına alet ettiler. Bizi yakalasalardı bizi de öldürürlerdi. Ama biz; Rabbim fırsat vermedi, yakalayamadılar ve 10 bin kişi bizi Yeşilköy havaalanında karşıladı. Kemal Bey, FETÖ’cülerin koordinasyonunda tankların ortasından Bakırköy Belediyesi’ne gitti ve orada kahvesini içerken bizi izledi. ‘Bilseydim orada olurdum’ dedi. diyor. Hayatı boktan. Böyle bir kaygı yok. Ancak FETÖ’cüler bizi yakalayıp şehitlerimizin peşine düşürselerdi, muhtemelen onların da hayatı bu. Ama Rabbim fırsat vermedikçe hüküm değişmez. Her tuzaktan da öte, en büyük tuzak Allah’a aittir. Bu iki menfur olayda da ne yazık ki milletimizin seçkin kurumları yıpranmış, yaralanmış ve önemli travmalar yaşamıştır. Yargı teşkilatımızın kendine gelmesi mutlaka zaman almıştır.” Erdoğan, yargının darbecilerin ve FETÖ’cülerin hak ettikleri cezaları almaları için üzerine düşen görevi yapmaya çalıştığını belirterek, “Zaman zaman çeşitli sabotajlara maruz kalsa da genel hatlarıyla FETÖ davaları yürütüldü. Buradaki tavrımız çok net. Müslüman iki kez delikten ısırılmaz. Su uyur ama FETÖ benzeri terör örgütleri uyumaz. Kökü dışarıda olan bu yapıların en ufak bir rehaveti fırsata çevireceğini asla unutmuyoruz.” Son FETÖcü hain yargımız önünde işlediği suçların hesabını verene kadar ne biz, ne devletimiz imanda olmayacağız.Geride bıraktığımız seçimlerde acizlik gördüklerinde neler yapabildiklerini hep birlikte gördük.17-25 Aralık tarzı girişimler,15 Temmuz ihaneti gibi sancıları bir daha milletimize yaşatmamaya kararlıyız.FETÖ ile mücadelemizin artarak devam edeceğinin altını burada çizmek isterim. Sizlerden özellikle görev yerlerinizde ve meslek hayatınızda bu konuda gerekli hassasiyeti göstermenizi bekliyorum. Milletimizin akıl ve gönül âleminde her meslek erbabının mahareti ve ahlakı terazide tartılır ve ona göre değerlendirilir. Ancak o kadar çok meslek var ki hem kamu düzenini hem de toplumsal barışı doğrudan etkilediği için çok daha özel bir konuma sahipler. Tarihimize baktığımızda bu mesleklerin hakimlik, doktorluk ve hakemlik olduğunu göreceksiniz. Bu 3 meslek grubunun sorumluluklarını yerine getirmemesi toplumda kırgınlıklara ve devletin işleyişinde önemli aksamalara neden olmaktadır. Burada yaşanacak sorunlar dalga dalga yayılacak ve toplumsal barışı dinamitlemekle kalmayacak, devletin varlığının da sorgulanmasına neden olacaktır.
Erdoğan, hakim ve savcılara hitaben, “Bugün çekeceğiniz kura ile meslek hayatınızda artık kritik bir eşiği aşıyorsunuz. Türk Milleti’nin adına karar verecek kadar şanlı bir makamın yükünü taşıyorsunuz. Şunu asla unutmayın ki, hakimin ve savcının dili hakkaniyetli ve makul sürede verilecek kararlardır. Adalet hizmetlerinde yapılan hatanın bedeli sadece dünyada değil ahirette de çok ağır olacaktır, bu sizin dürüstlüğünüze ve dürüstlüğünüze bağlıdır. devlet ve millet adına sadece aklınıza, ahlakınıza, vicdanınıza değil kurumunuza da sahip çıkmanızı bekliyorum.İletişim araçlarının günlük hayatımızda giderek daha fazla yer kapladığının altını çizmek isterim, sosyal medyada cübbe giyenler asla referansımız olamaz.Adaletin ölçüsü sosyal medyadaki tepkiler değil hukuktur, düzendir, toplumsal vicdandır, hukukun çok ötesindedir. Hukuk, hukukun çok ötesindedir. Sizin ‘hukuk’ dediğiniz şey, insanoğlunun yazdığıdır. Ama kanun bunun ötesine geçiyor. Rehberiniz, vicdan pusulanız ile birlikte yüzyıllar boyunca tecrübe, bilim ve ahlakla yoğrulmuş zengin hukuk külliyatımızdır. Buna çok dikkat edeceğiz. Lütfen kararınızı verirken hiç kimsenin, hiçbir gücün veya hiçbir maddi maliyetin size yol göstermesine izin vermeyin. Her zaman para ve pul bulursun; Ama unutma, hak ve hukuk yoktur. Sana güveniyorum. Ben sana inanıyorum” dedi.